Duruyor zaman karşımda
Bir eli yanağında, diğeri çenesinin altında
Uzun uzun bakıyor, el ediyor
İzbe ağzında kader, bahçeme arsız kelimeler döküyor
Küçük bahçemde büyük masal, külleri gece
Issız, yalnız, ardına bakmayan zaman bilmece
Küçük ellerinle yoğrulan haşhaş çöreği
Müsaadenle yer soframda olsa meze
Duymuyor beni zaman, karşımda haylaz
Bir eli başında diğeri salınmış, yanında
Yürüdüm geçtim uzağından küllenmiş ümitte
Bahçem, şu an, yarın ve kainat birbirine girmiş, dönmekte
Oysaki bahar gelmişti bahçeme
Başaklar göğe ermiş, tarhlarda gelincik
Yer, gök ve kirazları çiçek basmış bir neşe
Asmada üzüm, tez vakitte mey olmak derdinde
Saatler durmuş, zaman karşımda
Sanki bir kutlamada, kollar havada
Hayata yeniden başlatmaya arzulu
İçimi yıkayan bahçemden su fışkırmakta
Bahçemde kurumuş bir gönül karası
Geçer mi, geçmez mi diyen fallar nazlı
Ölüm sır gibi bir şey ama kimse ölmez ki!
Sarı lale uykusunda durulmaz ateş ne bilebilir ki?
Yoruldu zaman karşımda
Kırılmış kalbini kavramış nefesi, üstünde eli
Diz çöken, peşinden kovalayan beni
Biliyorum böyle daha güzel artık bahçemden gitmem ki.
Bahçemde söğütte bir aşiyan, içinde serçeler,
Yerde toprak gökte yıldız, alemden kopuk hergeleler
Dört bir yandan geldiler, ayrılmaz gibiydiler,
Sona erdiğinde gün, durulur mu dalgalanan denizler?